Kendi hayatlarını riske atmak pahasına, bölgede geniş bir coğrafyada acil durumlara müdahale eden öncü ekipler arasında Hatay’ın cesur itfaiyecileri. Başkalarının canlarını her gün yeniden kendi hayatlarının önüne koyarak yangın, doğal afetler ve trafik kazalarında can kayıplarını önlemeye çalışan, yeri geldiğinde bir ağaç tepesinde mahsur kalmış kedi yavrusuna yardıma koşan itfaiyeciler; savaş, çatışma ve trajediden kaçan, Geçici Koruma altındaki 447,884 Suriyeli bireyle birlikte nüfusu 1,6 milyona dayanan Hatay ilinin gerçek kahramanları. Durup dinlenmeden şehrin yerel halkına ve mültecilere büyük bir onurla hizmet ediyorlar. “Suriye Krizine Yanıt olarak Türkiye’de Dayanıklılık Projesi (TDP)” kapsamında Hatay Belediyesi’ne hibe edilen üç yeni itfaiye aracının teslim töreni için bulunduğumuz ilde, bir itfaiyecinin sıradan bir gününe tanıklık ettik.
Alandan aracımızla ayrılırken birden sirenler ve alarm zilleri çalmaya başladı. Saniyeler içinde itfaiyeciler büyük bir hızla araçlarına biniyor, kısa süre önce biten tören için hazırlanmış tam donanımlı kırmızı acil müdahale ve itfaiye araçları, birbiri ardına Hatay Belediyesi Merkez İtfaiye İstasyonu’ndan çıkış yapıyordu. Aracımız yola koyulup İstasyon yavaş yavaş arkamızda kalırken hepimiz son bir kez dönüp baktık; içimden “İyi şanslar dostlar” dedim ve henüz tanışıp bir yarım günü birlikte geçirdiğim insanları aklımdan geçirdim. En iyi düşüncelerle görevlerine uğurladığımız itfaiyeciler, Tanrı bilir nerede, ne şekilde olmuş yeni bir acil duruma müdahale etmeye gidiyordu. Bizim için, “Suriye Krizine Yanıt olarak Türkiye’de Dayanıklılık Projesi (TDP)” kapsamında Hatay Belediyesi’ne hibe edilen 3 yeni ve tam donanımlı aracın teslim töreni nedeniyle bulunduğumuz bu güzel şehirde yeni ve heyecanlı bir gündü; fakat Hatay Belediyesi İtfaiye Birliği’nin cesur üyeleri için hayat kurtarmaya devam ettikleri sıradan bir gün. Günün sonunda, hayat kurtarmak, başka hiçbir şeyi beklemiyor.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ekibi olarak, Hatay Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi’nin Antakya’da bulunan merkez istasyonunda, itfaiyecilerin bitmek bilmez ve zorluklarla dolu mesailerine tanık olmuştuk. Ve iyi donanımlı itfaiye ve acil müdahale araçlarının, halen sekizinci yılında bulunduğumuz Suriye krizi çerçevesinde artan nüfus baskısı nedeniyle, belediye hizmetleri imkanları ciddi zorluklarla karşı karşıya olan bölgede nasıl fark yarattığını gözlerimizle görme şansına sahip olduk. Ankara’nın keskin soğuğundan uzak, güneşli bir güney öğleden sonrasıydı; kültürü, gastronomisi, mimarisi ile ünlü, geçmişin büyük medeniyetlerine ev sahipliği yapmış Hatay’daydık. Bölge, geçmişten günümüze oldukça zengin birlikte yaşama kültürü, diğerine saygı ve hoşgörüsüyle ün salmış, bu nedenle, gezginler, turizm ve ticaret için her daim eşsiz bir ilgi ve deneyim kaynağı olmuştu.
Hatay Belediyesi Merkez İtfaiye İstasyonu’nun dış avlusundaki küçük ve samimi tören için beklemekteydik. Türk ve Avrupa Birliği (AB) bayrakları, UNDP flamalarının yanında dalgalanmaktaydı. İtfaiye araçları yan yana dizilmiş, genç itfaiye erleri bizlere son teknoloji ürünü ekipmanın acil müdahale durumlarında nasıl çalıştığını anlatmaktaydı. Belediyeden temsilciler, kamu görevlileri ve Hatay Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi’nin görevlileri, araç teslim törenine katılmak için yolda olan Büyükşehir Belediye Başkanı’nın Merkez İstasyona gelişi öncesi son hazırlıkları gözden geçirmekteydi.
Birazdan başlayacak tören için hepimiz heyecanlıydık ve araçların başında beklerken daha önce hiçbirimizin, tam donanımlı bir itfaiye aracının, acil bir müdahale anına tanık olmadığının farkındaydık. Aramızdan kimse, bir trafik kazası sonrası metal yığınına dönmüş bir aracın içinde sıkışıp, umutsuzca yardımın gelmesini beklememişti. Hiçbirimiz, yardım gelmesine rağmen, acil müdahale aracının, demir kesme makası, hidrolik ayırıcı gibi uygun ekipmana sahip olmadığı için bize yardım edemediği bir umutsuz durumla karşı karşıya kalmamıştık. Ya da bir yangın anında üst kata veya çatıya çıkıp, gelen itfaiye aracının uygun donanımlı ya da yeterli uzunlukta merdiveni olmadığı için, ulaşılamaz halde, çaresizce kurtarılmayı beklememiştik.
En nihayetinde yeni itfaiye araçları Belediye’ye teslim edildi, tören konuşmaları yapıldı, fotoğraflar çekildi ve Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, “Suriye Krizine Yanıt olarak Türkiye’de Dayanıklılık Projesi’ni (TDP) yürüten UNDP’ye ve donörümüz Avrupa Birliği’ne (AB) teşekkür etti. Başkan Savaş, Suriye krizi nedeniyle yerinden edilmiş insanlara kucak açan Türkiye’nin, özellikle yerel yönetimlerin hizmet kapasitesi anlamında büyük bir nüfus baskısı altında kaldığını, bu nedenle UNDP ve AB’nin desteğinin ve külfet paylaşımının, kendileri için ifade ettiği değerin altını çizdi konuşmasında. Özellikle atık yönetimi ve itfaiye hizmetleri alanlarındaki destek, imkanları zaten sınırlı yerel yönetimler ve belediyeler için çok ama çok önemliydi.
Esasen, belediye hizmetlerine yönelik ek talep, her şehir için ciddi bir sorun. Bununla birlikte savaş, kıtlık, doğal afet gibi nedenlerle komşu coğrafyalardan gelen ani mülteci akını ile karşı karşıya kalan şehirlerin işi, gerçekten de daha zor. Özellikle de var olan kapasite ve imkanlar zaten sınırlıysa. Güncel resmi verilere göre; Hatay ilinin nüfusunun yaklaşık yüzde 30’u, Suriye’deki trajediden kaçıp komşu ülke Türkiye’ye sığınan Geçici Koruma altındaki Suriyelilerden oluşmakta. Bölgedeki ani ve beklenmedik nüfus artışı ise, yerel yönetimlerin karşı kaşıya olduğu sorunların ağırlaşmasına, sınırlı kapasite nedeniyle herkese yeterli ve kaliteli hizmet götürülememesine ve dolayısıyla, sosyal huzur ve uyum ortamının zarar görmesine sebebiyet verme riskini de beraberinde getirmekte.
“Bizim için her türden acil duruma hazırlıklı olmak en önemlisi”, dedi Cengiz, itfaiye teşkilatının cesur üyelerinden biri. “Hazırlıklı olmak ise gerekli eğitimleri almış olmak, yeterli ve iyi araç ile ekipmana sahip olmak, en son teknolojiyi kullanmak; özellikle de hayat kurtarırken” diye ekledi. Yeni tanıştığımız dostumuz Cengiz, TDP kapsamında sağlanan yeni ekipman ve donanımın, son birkaç ayda görevi başında tanık olduğu üzere, gerçekten hayat kurtaran müdahalelere imkan sağladığını bizlere heyecanla anlatıyordu. “Araçlarda bulunan demir kesme makineleri, hidrolik kesme, açma ve ayırma makineleri bize trafik kazalarına anında müdahale etme, araç içinde sıkışan kazazedeleri kurtarma imkanı veriyor. Daha önce bu tip ekipmanlara sahip değildik.” derken gözlerinden hüzün dalgaları geçtiğini gördüm. “Hayat kurtarmak için önce yardıma ihtiyaç duyanlara hızla ulaşmamız gerekiyor. Bu ancak iyi araçlarla mümkün. Daha sonrası ise ancak gelişmiş araç ve gereci kullanarak yapabildiğimiz acil müdahaleler. Ancak bu şekilde çok geç olmadan gerekli yardımı hızlı ve etkili bir biçimde ulaştırabiliyoruz.” Onu dinlerken ileri teknoloji müdahale ekipmanlarının, saniyelerin bu kadar önemli olduğu acil durum müdahalelerinde ve insan hayatı söz konusu olduğunda oynadığı rolü yeterince kavrayamamış olduğumu anladım. Yangın, deprem, sel, yanardağ patlaması ve diğer tüm doğal ya da insanın sebep olduğu felaketler için de geçerli bu durum. En nihayetinde ortalama bir insan için itfaiye araçları büyük, kırmızı, üzerinden siren ve merdiven olan, yangına su ile müdahale imkanı sağlayan araçlar. Ancak gerçek, bu kadar da basit değil.
Sürekli ve bilimsel eğitim, farkındalık yaratma, önleyici tedbirler ve gözetim, yangınla mücadele ve yangın kaynaklı olaylara müdahale durumlarında Hatay’ın itfaiyecilerinin en önemli konuları arasında. Günümüzde acil durumların değişen doğası; artan sağlıksız şehirleşme ve giderek karmaşıklaşan, ancak yetersiz altyapı dolayısıyla deprem, toprak kaymaları, seller ve özellikle yangınlar ile yangın kaynaklı diğer acil durumlar gibi afetlere yönelik cevabı da karmaşıklaştırıyor. Sınırlı imkanlarıyla göç kaynaklı nüfus artışı ile başa çıkmaya çalışan Hatay’da daha önce de can ve mal kayıpları, yaralanmalar, afet ve acil durum kaynaklı ekonomik kayıplar, bunun yanı sıra, bölgesel ve ulusal zenginlik ve refah kaybına, kaynak yok oluşuna, tarihi, doğal ve kültürel mirasın geri dönülemez kaybına sebep olan durumlar yaşandı.
Bu duruma ek olarak, yakın zamanda değişen yasal ve yönetsel çerçeve ile, Büyükşehir Belediye sınırları, köy ve kırsal alanları da içine alacak şekilde genişletildi. Büyükşehirlerin hizmet götürmesi gereken nüfus ve coğrafya büyüdü, imkan ve kabiliyetler ise büyük ölçüde aynı kaldı. Bu durum, yerleşim yerlerinde özellikle yangınla mücadele, atık yönetimi ve çöplerin toplanması anlamında, belediye hizmetlerine yönelik yeni ve ek bir talep yarattı.
Tüm hayatını Hatay İtfaiye Dairesi’nde hemşehrilerine hizmete adamış ve şimdi Büyükşehir Belediye Bakanı’na danışmanlık yapan Fevzi bu durumu şöyle açıklıyor; “Kısıtlı imkanlarımızla hem yerel halka, hem de Suriyeli mültecilere hizmet götürmeye çalışıyoruz. Suriye’de kriz başlayalı sekiz yılı geçti, ancak bizim ihtiyaçlarımız, elimizdeki imkanlardan çok daha hızlı büyüdü.” Toplantı odasında bizi itfaiye hizmetleri ve Hatay’ın ihtiyaçları konusunda bilgilendirirken, bir yandan da çayını yudumluyordu. “UNDP’nin desteği bizim için çok önemli ve anlamlı. Sadece araç ve ekipman desteği almıyoruz, aynı zamanda belediye hizmetlerinin güçlendirilmesine yönelik olarak altyapı gelişimi ve teknik destek de söz konusu.”
UNDP, atık ve atık su yönetimi dahil olmak belediye hizmetleri alanında, hem fiziksel altyapı geliştirme hem de teknik destek bakımından belediyelere doğrudan destek sağlayan tek BM kuruluşu. TDP, ise uygulama alanına Geçici Koruma altındaki Suriyeli nüfusun yoğun olduğu yeni belediyeleri de dâhil ederek, artan talep karşısında belediye hizmetlerinin geliştirilmesi, kapasite artışı ve teknik desteği daha geniş bir kapsamda sağlamak suretiyle, bu çabaları genişletiyor.
Bu kapsamda UNDP tarafından gerçekleştirilen ve belediyelerin ihtiyaç analizini çıkartan bir araştırmaya göre; Suriye sınırına yakın Hatay ve Şanlıurfa Belediyeleri, yangınla mücadele için gerekli araç ve ekipmana en çok ihtiyaç duyan iki belediye. AB tarafından finanse edilen TDP de her iki belediyeyi araç, ekipman ve teknik yardım çerçevesinde desteklemekte.
“Bir yangın durumunda, evrensel olarak kabul edilmiş üç dakika kuralı vardır. Duman tütmeye başladığında üç dakikanız var demektir bu. Müdahale için zemin budur. Sonrasında yangını büyümeden söndüremezsiniz. Eğitimli ve profesyonel itfaiyecilerin müdahalesi gerekir. Burada biz devreye gireriz. Üç dakika. Bilim öyle söyler.” diye ekledi Fevzi, acil bir durum söz konusu olduğunda erken ve hızlı müdahalenin önemini bize anlatırken. Görmüş geçirmiş gözleriyle her birimize tek tek gülümsüyordu, çayından bir yudum daha alırken. O, ömrünü verdiği ve uzmanı olduğu bir konuda bizimle konuşurken etrafında uyandırdığı saygıya, genç itfaiye erlerinin ona nasıl saygıyla baktıklarına tanık oluyorduk. “Saniyelerin önemli olduğu böyle durumlarda, araç parkınız çok önemli. Felaketin olduğu yere ne kadar hızlı ve erken ulaşırsanız, vatandaşlarınızın canını ve malını kurtarmaya da o kadar yakın olursunuz. Bu yeni araçlar bize hızlı intikal, erken ve etkili müdahale imkanı veriyor.” dedi ve ekledi: “Dinleyin, burası küçük bir şehir, hala öyle ve herkes birbirini tanır. Halkımızın hizmetinde geçen yıllar boyunca, ne zaman bir trafik kazası haberi alsak, ya da yangın ihbarı, sirenleri çalıp o kırmızı araçlara bindiğimizde ve olay yerine intikal ederken, tanıdığımız, bildiğimiz birine yardıma gittiğimizi düşünürüz hep. Ve hep içinizden geçiririz, çok geç olmasın. Şimdi Suriyeli kardeşlerimize de hizmet götürüyoruz, tabii ki görevimiz bu bizim, tabii ki hayatlarımızı riske atacağız.” O bunları anlatırken dışarda bir başka itfaiye erinin sohbetimiz esnasında bana söyledikleri aklıma geldi: “Her gün, görevimize başlarken önce itfaiyecinin yeminini tekrarlarız; şu şekildedir: ‘Allah’ım, tehlikedeki bir canlının yardımına yetişilebilmem için bana güç ver, özellikle küçük bir çocuğun ya da yaşlı birinin yardımına. Çok geç kalmayayım’”.
Hatay Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Departmanı’nın cesur insanları, kısıtlı imkanlarına rağmen her gün hem Geçici Koruma altındaki Suriyelilere, hem de yerel halka hizmet götürüyor. Şikayet etmeden, dinlenmeden, bahane üretmeden. Onların görevi insanlara ve topluma yardım etmek. Kendi toplumlarına. Milliyet, etnik köken, din ayırımı gözetmeden. Her gün hayat kurtarıyorlar; aynen her gün tekrarladıkları yeminleri gibi “…bana tehlikede olan bir canlının yardımına gidebilmem için güç ver…”
Hatay Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı’nın sağladığı verilere göre, 2018 yılında Büyükşehir itfaiyesi toplam 7,671 acil durum vakasına müdahale etti. Bu vakaların 5,722’si yangın, 1,949 tanesi kurtarma göreviydi. UNDP’nin “Suriye Krizi’ne Yanıt olarak Türkiye’de Dayanıklılık Projesi (TDP) kapsamında hibe ettiği sadece iki araç, 233 vakaya müdahale etti. Bu sayı, ilçe genelinde meydana gelen yangınların %25’ine, il genelinde meydana gelen yangınların ise %16,29’una denk düşmekte ve itfaiye söndürme araçlarından fayda gören kişi sayısı 482.782 olarak gerçekleşti.
Tören dakikalar önce sona erip her şey bittiğinde ekip arkadaşlarımızla birlikte aracımızla oradan uzaklaşırken acil durum zilleri ve yangın sirenleri çalmaya başlamış, Hatay Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Merkez İstasyonu içindeki kısa sakinlik, yerini koşuşturmaya bırakmıştı ve ben de derin düşüncelere dalmıştım. Hayatların kurtarılabileceği, AB ve UNDP olarak bizim de – küçük de olsa- bir katkımızın olabileceği, bir acil durum müdahalesine tanıklık ediyorduk. İşte bu gerçekti. Bir belgesel değildi olan biten, ya da haberleri izlemiyorduk. Gerçek insanların hayatlarını tehlikeye atarak, başka gerçek insanların hayatlarını kurtarmaya gidişlerine tanık oluyorduk. Aracımız yavaşladı, hep birlikte son bir kez, az önce törende yan yana durduğumuz cesur itfaiyecilerin kırmızı araçlarına hızlıca binişlerini ve tören için yan yana dizilmiş itfaiye araçlarının, tören düzeninden çıkarak arka arkaya avludan çıkışlarını izledik. İşte o zaman Cengiz’in vedalaşmadan önce bana söylediği son sözleri tekrar hatırladım: “Bak dinle kardeşim. Siz bilmezsiniz. Bir daha acil bir durum olduğunda ve ben göreve çıktığımda, sana bu araçların ve ekipmanın nasıl hayat kurtardığını, nasıl fark yarattığımızı gösteren bir video çekip göndereceğim.”
O an o videoyu almak isteyip istemediğimden emin değildim, ama galiba ne demek istediğini anlamıştım.