UNDP Türkiye Suriye Krizine Yanıt ve Dayanıklılık Portföyü Toplumsal Cinsiyet Çalışma Grubu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında göç ve mültecilik kavramlarını kadınların gözünden ele aldı. Bu amaçla düzenlenen bir çevrim içi etkinlikte, farklı kurumlardan temsilciler bir araya gelerek mülteci kadın çalışmaları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi. Ayrıca MUBİ işbirliğinde Ekwa Msangi’nin “Elveda Aşkım” filmi katılımcılar ile çevrimiçi ortamda izlendi; psikolog, yazar ve film eleştirmeni Ceylan Akgün ile detaylı bir film incelemesi yapıldı.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye Suriye Krizine Yanıt ve Dayanıklılık Portföyü Toplumsal Cinsiyet Çalışma Grubu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında mülteci ve göçmen kadınların sorunlarını anlamaya yönelik iki etkinlik düzenledi.
Dünya Kadınlar Günü kapsamında düzenlenen Kadın Sivil Toplum Örgütleri ve Mülteci Kadınlarla Çalışma Atölyesi’nde 11 şehirden ve 16 farklı örgütten katılımcılar hak temelli çalışmalar, mülteci kadınlarla iletişim, Suriyeli ve Türkiyeli kadınlarla çalışmaların temelleri gibi konular üzerine deneyimlerini ve fikirlerini paylaştılar. MUBİ işbirliğinde Ekwa Msangi’nin “Elveda Aşkım” filmi tartışmasında ise psikolog, yazar ve film eleştirmeni Ceylan Akgün ile detaylı bir film incelemesinin ardından katılımcılar kendi hayatlarından göç deneyimlerini aktarma fırsatı buldular.
11 Mart Perşembe günü çevrim içi olarak Ceyda Özdemir kolaylaştırıcılığında düzenlenen Kadın Sivil Toplum Örgütleri ve Mülteci Kadınlar Çalışma Atölyesi’ne Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği, Bilkent, Çekev İzmir, ÇYDD ÇUKUROVA ŞUBESİ, Günebakan Kadın Derneği, İzmir Kadın Dayanışma Derneği, Kader Ankara, KAMER, Meryem Kadın Kooperatifi, Mimoza Kadın Derneği, Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği, MÜDEM, Silbaştan Derneği, TJA, TWRE, Yaşamevi Kadın Dayanisma Derneği’nden üyeler katıldı. UNDP Türkiye Suriye Krizine Yanıt ve Dayanıklılık Portföyü Toplumsal Cinsiyet Danışmanı İdil Safiye Soyseçkin Ceylan, atölyenin açılış konuşmasında Türkiye’de bulunan mülteci ve özellikle Suriyeli Kadınların sorunlarına değindi; “Suriyeli kadınlar hem mülteci hem de kadın olmakla ilgili ayrımcılığa uğruyorlar. Dil bariyerinden ve kapalı bir toplumsal yapıda yaşamalarından dolayı haklarını bilmiyorlar, bir kopukluk söz konusu. Kadınlar arasındaki dayanışmanın bu kopukluğu çözebileceğini ya da azaltabileceğini umuyoruz; bu atölyenin de amaçlarından biri bu.” sözlerine yer vererek COVID-19 önlemleri çerçevesinde evlerde daha fazla kapalı kalmanın maruz kaldıkları şiddeti arttırdığına ve koruma mekanizmalarına erişimlerinin özellikle bu dönemde zorlaştığına dikkat çekti.
Gruplara bölünerek yapılan bir soru-cevap etkinliğiyle devam eden atölyede, gruplar “Nasıl hak temelli çalışmalar yapabiliriz?”, “Halihazırda var olan çalışmalarımıza hak temelli bir yaklaşımını nasıl entegre edebiliriz” ve “Suriyeli kadınlara ulaşmak için ne gibi yollar belirleyebiliriz” sorularını önce kendi aralarında, daha sonra topluca tartışarak fikirlerini paylaştılar. Antalya, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Diyarbakır, Bursa, Balıkesir, İstanbul ve Şanlıurfa’dan katılan üyeler, bu sorularda mülteci kadınlara ulaşmanın zorlukları, çalışmaların görünürlüğünün önemi, dil ve kültür farklılıkları, direkt iletişim ve karar alma mekanizmaları gibi konular hakkında deneyimler ve öneriler paylaşıldı. Farklı şehirlerden katılımcıların deneyimleri sayesinde Suriyeli ve Türkiyeli kadınların farklı coğrafi bölgelerde yaşadıkları sorunların benzerlikleri ve farklılıkları üzerine konuşuldu. Atölyenin ikinci kısmında ise, derin demokrasi yöntemi ile tüm katılımcılar “Önce Suriyeli kadınlarla çalışmalıyız” ve “önce Türkiyeli kadınlarla çalışmalıyız” cümlelerini ayrı ayrı savundular. Kadın dayanışması, empati, ötekileştirmeme gibi kavramlar üzerinde durulan tartışma, her iki çalışmanın da zorluklarını ve geliştirilmesi gereken yönlerini ortaya koydu.
18 Mart Perşembe günü, yine çevrim içi olarak gerçekleşen film analizi etkinliğinde ise Ekwa Msangi’nin senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı filmi “Farewell Amor (Elveda Aşkım)”, psikolog, yazar ve film eleştirmeni Ceylan Akgün ile konuşuldu. ABD-Kenya arasında göçmen olarak büyüyen yönetmenin gözünden incelikle işlenmiş bir göç hikayesinin 3 ana karakterin gözünden ayrı ayrı anlatıldığı filmin detaylı okumasında göçün aile bireyleri için farklı etkileri tartışıldı. Filmin, “göç sinemasında sıklıkla kullanılan yabancılaşma, arayış, kaybolmak gibi temaları umut dolu bir yaklaşımla anlatmasıyla da 8 Mart ruhunu yakaladığını” ifade eden Ceylan Akgün, incelemesinde özellikle anne ve genç kız karakterlerine yoğunlaştı. Eşinin yokluğunda kiliseyle bağını güçlendiren Esther karakterinin aslında din değil bir topluluğa aidiyet, bir kadın dayanışması aradığını belirten Akgün, bunun göç eden insanlarda sık görülen bir deneyim olduğunu, bireylerin cemaatlerde ve topluluklarda evlerini hatırlatan bir aidiyet hissi yakaladıklarını dile getirdi. İkinci kısımda katılımcıların aktif olarak tartışmaya katıldıkları etkinlikte, göçmen olmanın zorlukları ve göçmenlerle iletişim kurma konularına da değinildi. Katılımcılar, etkinlikten yeni bir bakış açısı ve göçmenlik üzerine yeni fikirlerle ayrıldıklarını ifade ettiler.
Sürdürülebilir Kalkınma için Küresel Amaçlar dahilinde kadının ekonomik, siyasi ve sosyal hayatta güçlenmesi ve toplumsal cinsiyete dayalı her türü ayrımcılığın ortadan kaldırılması kapsamında, geçici koruma altındaki Suriyeli kadınların uğradıkları ayrımcılıkla mücadele, sosyal uyumu ve insana yakışır geçim kaynaklarına erişimleri gibi konulara odaklanan Toplumsal Cinsiyet Çalışma Grubu, UNDP Türkiye’nin Suriye portföyündeki projelerle ortaklaşa faaliyet gösteriyor.