COVID-19, doğa üzerindeki baskıların gelişmeyi ve daha adil toplum özlemini nasıl tehdit ettiğini gösteren, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybıyla birlikte bakıldığında daha da kaygı verici olan bir uyarıdır.
COVID-19 ve insani gelişme üzerindeki benzeri görülmemiş etkileri, doğa ve gezegenimiz üzerinde yarattığımız durmak bilmez baskılarımız nedeniyle, insanların esenliğinin uğrayabileceği olası sonuçlar hakkında bir uyarıdır.
Küresel salgın aynı zamanda, her yerdeki tehditler ortadan kaldırılmadıkça, birbirine sıkı biçimde bağlanmış olan toplumlarımızın nasıl kırılgan olduklarına da ışık tutuyor. Dahası, bu kırılganlıklar toplumlarda daha derin yarıklar oluşturuyor ve iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybıyla birleşince daha da kaygı verici hale geliyor.
2020 İnsani Gelişme Raporu, bu sorunları derinlemesine ele alacak ve doğa ile ilişkimizi nasıl canlandırabileceğimiz ve gezegenimizle denge içinde, insanların yaşamlarını bugün ve gelecekte nasıl iyileştirebileceğimize odaklanacak.
“İnsanların ve gelişmenin gezegenimizden ayrı olduğunu düşünmek anlamsızdır. Biz doğanın içindeyiz. Bunu göz ardı etmek yalnız gelecek nesilleri felaket derecesinde risklerle karşı karşıya bırakmakla kalmıyor, daha bugünden birçok insanın yaşamını mahvediyor” diyor UNDP İnsani Gelişme Raporu Ofisi Direktörü Pedro Conceição.
İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve arazi kullanım değişikliği, insan türünün 200.000 ve Yerküre’nin 4,6 milyar yıllık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir noktada ve insanların artık bir jeolojik kuvvet haline geldiği anda olduğumuza işaret ediyor. Kimi insanlar, bu yeni jeolojik çağı “Antroposen” olarak adlandırıyor. İnsan kaynaklı etkiler, ortak geleceğimizi tehlikeye sokuyor, daha şimdiden fırsatları ve birçok insanın geçim imkanlarını yok ediyor, mevcut eşitsizlikleri derinleştirme tehdidi yaratıyor.
“Karşı karşıya olduğumuz risk ve tehditleri her zamankinden daha iyi anlayacak, hem de daha iyi karşı koyacak durumdayız” diyor Conceição. “Şu anda kararlı biçimde harekete geçmemiz gerek, ve eğer 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nde ortaya konulan “dünyamızı dönüştürme”nin önündeki sosyal, ekonomik ve teknolojik zorluklarla yüzleşirsek, bunu gerçekleştirmemiz mümkün.”
Gelişme raporları sıklıkla ya doğaya ya da insanlara odaklanıyor. Bu aslında Antroposen çağında sahte bir ikili karşıtlıktır. Günümüzde doğa bilimleri, sosyal bilimler ve beşeri bilimler daha yoğun biçimde işbirliği yapıyor, toplumdaki tartışmalara ve kararlara ışık tutacak yeni içgörüler ortaya çıkıyor. 2020 Raporu, bu bulgulardan yararlanarak, insanlar ve gezegenin kaderini yan yana gören insan odaklı insani gelişme bakış açısıyla, gezegenimizdeki sistemlere ilişkin en yeni anlayış ile eşitsizliklerle dolu dünyamızın analizini birleştirecek.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, dünyamızın ulaşmak istediği geleceğin resmini çizmişti. Bu rapor ise, o geleceğe bizi ulaştıracak adımları ve bu adımları nasıl atacağımızı tartışacak. Değişen sosyal normlar ve değerlerin gücü, bilim ve teknolojinin rolü, doğa temelli çözümlerin yaygınlaştırılması, sermaye ve kaynakların tahsisinde değişen piyasa teşviklerini değerlendirecek.
Ekosistemlerin evrimi ve insanlarla etkileşimine ilişkin içgörüler sunan, karar süreçlerine rehberlik edecek yeni ölçüler de ortaya konulacak.