Aralık 2020'de başlattığımız Sosyal İnovasyon Destek Programı ile ilgili önceki blog yazımı okumuş olabilirsiniz. O blogda, kadın yenilikçiler için neden böyle bir girişime ihtiyaç duyduğumuzu ve bunun toplumsal cinsiyet eşitliğine nasıl katkıda bulunduğunu kısaca açıklamıştım. Bu blogda (ve bu serinin sonraki bloglarında) ise, program tasarımına ilişkin bazı içgörülerimi paylaşacağım. Umuyorum bu bilgiler kendi çağrılarını tasarlamak isteyenlere ve/veya benzer programlarda uygulama ortağı olarak yer almayı planlayanlara yardımcı olur. Paylaştığım bilgiler benzer programlara katılımcı olarak dahil olmayı planlayanlara da hem zamanlarını hem de enerjilerini doğru şekilde harcamak için yardımcı olabilir. Her girişim benzersiz olsa da, her zaman başkalarının deneyimlerinden öğrenilecek bir şeyler olduğunu düşünüyorum.
Ayrıntılara girmeden önce, bir şeyi açıklığa kavuşturalım: başarılı bir inovasyon destek programı tasarlamak kolay bir iş değil–bunu yıllar içerisinde birçok programda yer almış biri olarak söylüyorum. İnovasyon çağrısı/programı oluşturma işini proje tasarlamak ve parti düzenlemek arasında bir şey gibi düşünebilirsiniz. İyi bir inovasyon programı, net sınırlar oluşturup herkese güven verecek kadar resmiyet taşımalı, aynı zamanda da doğru katılımcıları çekmek için yeterli esnekliğe ve samimiyete sahip olmalı. Dolayısıyla, aynı anda hem “ciddi” hem de “havalı” olmak gerekiyor–bunun çok rastlanılan bir kombinasyon olduğu söylenemez. Bu zıt özellikler arasında bir denge kurmak bilimden çok bir sanat gerçekten, ancak neyse ki temelleri doğru atmak için herkesin izleyebileceği basit bir işleyiş var.
Yeni bir inovasyon programı tasarlarken iyi bir başlangıç noktası, motivasyonun ve amacın ne olduğuna karar vermek ve bunları yalnızca hedef kitle ile değil, ekipteki herkes ile en baştan net bir şekilde paylaşmak. Bu iki konuda netlik olmadan etki yaratacak bir girişim tasarlamak çok zor. Biz çağrımızda toplumsal cinsiyete duyarlı [1] ve (kelimenin en geniş anlamıyla) kapsayıcı olmayı istedik. Bunlar süreç boyunca bize rehberlik eden iki ana ilkeydi. Program ile başarmak istediğimiz şey de kentsel sorunlara etkili, sürdürülebilir ve ölçeklenebilir çözümler bulmaktı. Buraya kadar her şey iyi.
Bir sonraki adım takvime karar vermek. Kulağa basit gelebilir ancak takvimle ilgili alınan kararlar başvuru sayısını ve daha da önemlisi başvuruların kalitesini belirliyor. Biz çağrının en az bir ay açık kalmasını iki nedenle istedik. İlki, herkese katılma şansı vermekti. Birçok kadının profesyonel ya da eğitim hayatlarının ötesinde özel hayatlarında birçok bakım görevini üstlendiğini biliyoruz. Çağrıyı bir ay açık tutarak bu durumda olan kişilerin başvurularını hazırlayıp zamanında gönderebilmelerinin olasılığını artırmak istedik. İkinci neden ise, özellikle bir ekip olarak çalışan yenilikçilere etkili çözümler geliştirebilmek için yeterli zamanı vermek. Aceleyle hazırlanan şeylerin kompleks ihtiyaçları karşılama ihtimali oldukça düşük. Bu gerçek, 24-48 saat süren hackathon tarzı etkinliklerin çoğuna tedbirli yaklaşma nedenlerimden biri. Zamana karşı gerçek bir yarış olmadıkça (örneğin, çözümlere acilen ihtiyaç duyulan bir afet bağlamında) insanları acele etmeye zorlayan bir süreç tasarlamanın gerekli olmadığını düşünüyorum.
Program kapsamını belirlemek işlerin çetrefilleşmeye başladığı yer. Tema seçmeye gelince ekipteki herkesin bir favorisi veya güçlü bir tercihi olabiliyor, uzun bir listeyi çatışma yaratmadan daraltmak çoğu zaman oldukça zorlayıcı. Neyse ki, birçok alternatif arasından sadece bir veya iki konuyu seçmek zorunda kalmadık. Kentsel sorunlar çok ve çeşitli olduğu gibi aralarında birçok etkileşim de var. Bu gerçek, başvuru kabul edebileceğimiz ve her biri eşit önem taşıyan altı tema bulmamızı nispeten kolaylaştırdı. Programdaki temaları şu şekilde belirledik: barınma, hareketlilik, eğitim, sağlık, çevre ve günlük yaşam/diğer. Listedeki sonuncu tema mutlak bir zorunluluk! Pek çok sorun tek bir kategoriye tam olarak sığmaz, bu nedenle esnek bir kategori açmak çok mantıklı. Böyle bir tema oluşturarak çözüm sahiplerinin fikirlerini dışlanmış veya daha az önemli hissetmeden sunmalarını sağladık. Hatta, aldığımız en ilginç başvurulardan bazıları bu kategoriye dahil oldu diyebilirim.
Temalara ek olarak, hangi aşamada çözümlerin hedeflendiğine karar verilmeli. Erken aşamadaki çözümler, uygulamaya ve/veya ölçeklendirmeye hazır ileri aşamadaki çözümler kadar değerli midir? Bu herkesin fikir ayrılığına düştüğü bir konu olmasına rağmen bize bazıları yalnızca fikir seviyesinde olan erken aşama çözümleri program dışı bırakmak yanlış geldi. Eğer bu tür bir yol izleseydik yalnızca erken aşama çözümleri değil, bu tür çözümler üzerinde çalışan belli bir kesimi de dışlamış olurduk. Bu yüzden süreci esnek tutmaya karar verdik ve tüm aşamadaki çözümlerin dahil olabileceği bir plan çizdik. Bunu yaparak, her türlü yeteneği ve fikri beslemeye açık ve tam anlamıyla “kapsayıcı” olduğumuzun sinyalini verdik.
Kapsam açısından düşünülmesi gereken son iki husus yeniliğin türü ve derecesi. İnovasyondan kastedilen, yeni bir ürün, hizmet, süreç, iş modeli, teknoloji ve hatta organize olma yolu olabilir. Bu türlerin birbirlerini tamamlayıcı olduğu bilindiğinden ve sistemsel değişim için inovasyon portföyüne dahil edilmesi gerektiğinden her türlü yeniliğe yer açmak önemli. Yenilik derecesi açısından ise, bazı programlar yalnızca radikal çözümlere odaklanıyor, özellikle beklenen kazanımlar yüksek olduğunda. Bizim için kademeli (incremental), radikal veya ikisinin arasında olan çözümleri programa dahil etmek önemliydi. Çok iyi bir sebep olmadıkça, bir kategoriyi dışarıda bırakmak genellikle akıllıca bir adım olmaz. Her türlü yeniliğe ihtiyacımız var; dolayısıyla sürekli radikal çözümler aramak makul bir strateji değil. Aynı anda veya ardı ardına gerçekleşen birçok radikal değişime ayak uydurmak zorunda olduğunuzu hayal edin–oldukça kaotik bir durum olurdu, değil mi? İşlevsiz olanlar da dahil olmak üzere her türlü toplumda belirli bir istikrar düzeyine ihtiyaç var. Radikal çözümler arasında, daha fazlasına zemin hazırlamak için kademeli değişimler de olması gerekiyor. Ayrıca, eğer ölçeklenebilirlik bir öncelikse, daha az direnç gösterilen kademeli inovasyonları programa dahil etmek önemli.
Bu ana hususlar ele alındıktan sonraki adım, proje ortaklarını bulup roller ve sorumlulukların nasıl dağıtılacağına karar vermek. Daha önce bir konsorsiyum olarak birlikte çalışmamış kuruluşları bir araya getiren benzersiz bir ortaklık oluşturduğumuz için gururluyuz. Program ortaklarımızdan Uçan Süpürge Vakfı, ekibe ilginç bir ekleme oldu. İnovasyon merkezli bir gündemden ziyade kadın odaklı çalışan bir STK olarak belirli bir duruşları var. Feminist bakış açılarının alacağımız sonuçların kalitesini artıracağını düşündük ve bizi kesinlikle hayal kırıklığına uğratmadılar. Uçan Süpürge Vakfı ayrıca çözümlerden bazılarının daha kapsayıcı hale gelmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği açısından istenmeyen sonuçlara yol açabilecek çözümlerin belirlenmesinde de etkili oldu. İnovasyon ekosisteminden ortaklar (örn. kuluçka merkezleri, hızlandırma programları, inovasyon ajansları vb.) seçmek, program yürütücülerinin genellikle en çok tercih ettiği şey–sonuçta, herkes "inovasyon dilini" konuştuğu ve kuralları artık ezbere bildiği için bu tür bir seçim hayatı kolaylaştırır. Ancak, ilk bakışta ne kadar alakasız görünse de, bizim gibi olmayan ve farklı bakış açılarına sahip olan kuruluş ve oluşumları bu tür programlara dahil etmek çok önemli. Gerçekleştirdiğimiz programda keşke daha da fazla ekosistem dışından ortağımız olabilseydi; bir sonraki sefere bunun için çaba göstereceğiz.
Bu serinin bir sonraki blogunda (Bölüm II), inovasyon çağrımızda kullandığımız iletişim araçlarını, hedef kitleye nasıl ulaştığımızı ve ilk tepkilerin neler olduğunu paylaşacağım, bizi takipte kalın!
İngilizceden Türkçeye çeviri: Cemre Tepecik
[1] Toplumsal cinsiyet duyarlılığı, toplumsal cinsiyet rolleri ve eşitsizliklerinin anlaşıldığı, eşit katılımı ve faydaların eşit ve adil dağıtılmasını teşvik etmek için çabalayan bir yaklaşım benimser. Toplumsal cinsiyet duyarlılığı, toplumsal cinsiyet analizi ve toplumsal cinsiyet kapsayıcılığı yoluyla gerçekleştirilir. Kaynak: UNDP Gender Responsive National Communications Toolkit (2015)